Zoeken in deze blog

dinsdag 27 maart 2018

Antwerpen'i Gezelim

Öncelikle Antwerpen hakkında biraz bilgi vereyim sonra şehri gezmeye başlarız.

Burası oldukça eski bir şehir. Yapıların bir çoğu hayli tarihi, buna günümüzde ikamet edilen binalar da dahil. Tarihi olan bu yapıların çoğu barok mimarisine sahip. 
Gerçi şehir genişledikçe, merkez dışına doğru olan yapılar modern binalar olarak inşaa edildiler. Şehrin merkezi ise hala ortaçağ ve barok mimarisinin en güzel örneğini sergiliyor. Görmeye değer yani.

Harekete geçmeden önce, eğer istasyo civarındaysanız, içeri girin ve Turist info'dan harita veya şehir ile ilgili işinize yarayacak broşurlerden alınız. Bunlar ücretsizdir.
Veya Grote Markt'ta iseniz orada da bir tane var. Brabo heykelinin tam karşısında bulunan Turist info center'dan edinebilirsiniz. Adresi Grote Markt 13-15. Bu konuda daha fazla bilgi için Turist İnfo'nun sitesine bir göz atabilirsiniz. İngilizcedir.  
https://www.visitantwerpen.be/en/good-to-know/about-visit-antwerpen


Antwerpen şehrinin, ekonomik yönü ise Nord (Küzey) bölgesindeki Yahudi ve Hintliler tarafından yönetilen pırlanta piyasasıyla tanınıyor. Son yıllarda bu piyasa daha çok Hintlilerin elinde.
Pırlanta piyasası dışında, şehir Avrupa’nın en büyük ikinci limanına sahip. 
15.yy ise Antwerpen, Avrupa’da özellikle ekonomide büyük rol oynayan bir yermiş.
Şehrin ekonomide zirve yaptığı zamanlar ise 16.yy ve 17.yy denk geliyormuş.
Sanat ise, özellikle 16,yy ve 17.yy yine bu şehirde önemli bir yer ve değer kazanmış.
Peter Paul Rubens, Jacob Jordaens, Anthony Van Dyck.... gibi dünyaca tanınmış ressamlar Antwerpenlilerdir.


Nasıl Gelinir
Uçak ile Zaventem havaalanına inmelisiniz.
Havaalanından asansörle '0' ininiz. Dışarı çıktığınızdan sağa doğru gidiniz. Brüksel-Antwerpen arası hareket eden otobüsü göreceksiniz. Otobüs, kişi başı 10€
otobüsün iki durağı var. Siz en son durakta ininiz. Son durak Antwerpen Tren İstasyonu önüdür. Eğer geri dönüşte pratik olsun diyorsanız. Otelinizi buradan ayarlayabilirsiniz.
Otobüs ile havaalanı-Antwerpen arası 45 dk.
Not: Dönüşte havaalanına trenle de gidebilirsiniz. Tren havaalanının içinde ve en
alt katta duruyor. Buna karar verdiyseniz, saatlerine bir göz atmanızı tavsiye ediyorum.

Otel
Havaalanı otobüsüne en yakın oteller Antwerpen Centraal Station (Antwerpen Merkez İstasyonu) çevresindedirler. Benim bildiğim en uygun fiyatı olan otel Century Otel'dir. Bu otel temiz ve rahattır. Ayrıca bulunduğu yerden şehrin her yerini yürüyerek gezebilirsiniz. Havaalanı otobüsünden otele 2dk yürümeniz gerekecek.

Adresi: Pelikanstraat 20
www.hotel-century-antwerpen.be 

Diğer oteller için booking.com'dan yardım alabilirsiniz.


Şehir Merkezi.

Eğer istasyon’a yakın bir otel tercih ettiyseniz, size önerim ilkin tarihi olan bu istasyonun içini görmenizdir. İstasyon ilk olarak 1873 yılında merkezi tren istasyonu olarak inşaa edilmiş. 2007 tarihinde ise tren istasyonuna bir tünel eklenmiş ve büyümesi sağlanmıştır. Tarihi yapı olan Antwerpen merkez istasyonu, eklektik tarza sahip olup, şehrin de en görkemli binalarındandır.




Alışveriş Merkezi Meir.

İstasyonu gezmeyi bitirdikten sonra ana kapısından çıkıp geniş Keyserlei caddesinden düm-düz Meir, alışveriş merkezine doğru yürüyünüz.
Sizi hemen alış-veriş merkezine götürmek istememin nedeni, buranın şehrin göbeğine giden en yakın ve görülmesi gereken bölgesi olması.
Meir, geniş bir alana yayılmış, arabalara kapalı, birçok marka satan mağazanın bulunduğu yerdir. Antwerpen moda dünyasının da baş şehri olarak bilinir. 
O yüzden bu şehirde oldukça ünlü
tasarımcıların mağazalarını da gezebilirsiniz.



Rubenshuis-Rubens'un Evi




Meir’e ulaştıysanız, ortalarına doğru ilerlediğinizde sağınızda Wapper sokağı 9-11 numarada olan Rubenshuis göreceksiniz.(Rubens’ın evi). Antwerpen’de kaldığı sürece bu evde ikamet etmiş olan ressamın evi artık sanatçının eserlerinin sergilendiği müze haline getirilmiş.
1640 yılında Rubens bu evin planlarını kendi çizerek yaptırmış. Bina rönesans tarzında malikane şeklinde bir yapı.
Burayı gezmek isterseniz ki, Antwerpen şehrinde doğma bu ünlü sanatçının evini gezmeden gitmeyin derim.






Kuş Pazarı-Vogelmarkt




Cumartesi veya Pazar günü buraları geziyorsanız. Rubenshuis’e çok yakın, yürüyerek 2dk mesafede Antwerpen’in meşhur Kuş Pazarı var. Bu Pazar önceleri hayvan satardı. Kendi, köpek, tavuk, küş türleri gibi. Daha sonra hayvan satışı yasaklandı. Şimdi sebze, kıyafet,peynir ve yiyecek çeşitleri satılıyor. Fakat farklı ülkelerden mamüller bulunuyor. Buraya uğrarsanız uzak doğuluların pişirdiği wok veya lumpia yemenizi tavsiye ediyorum. Pazarı gezmek de ayrıca çok keyiflidir.
Pazar yalnızca Cumartesi ve Pazar günleri kuruluyor. Sabah saatlerinden 14:30'a kadar açık.







Paleis op de  Meir.


18.yy inşaa edilmiş bu yapı ilkin Napolyon kısa bir süreliğine kullanmış. İçini Fransız tarzı mobilyalarla döşetmiş. Daha sonra Belçika’nın kralları çeşitli amaçlar için bu sayarı kullanmışlar. 2004 yılında içindeki mobilyalar Brüksel’de bulunan Kralın sarayına taşınmış. Meir’de bulunan bu saray şimdi bir kısmı restorant, bir kısmı çikolata fabrikası, bir kısmı mobilya mağazası olarak kullanılıyor. İstediğiniz zaman, saat 18:00’dan önce her yerini gezip, görebilirsiniz. Çikolata yapılan kısmında, hem Belçika çikolatasının nasıl yapıldığını izleyebilir ve hem de satış kısmından 
istediğiniz kadar lezzetli çikolataların her 
türünden satın alabilirsiniz. 


Groenplaats

Groenplaats’a doğru yürüyoruz. Bulunduğunuz yer olan Meir’den burası yürüyerek 5dk. Groenplaats geniş bir alan. Orta kısmında Rubens’en bir heykeli var. Bu meydanın çevresinde birçok restorant mevcut.
Tarihi geçmişi ise şöyle. 13.yy burasını yoksullar mezarlık olarak kullanmışlar. O zamanlar ekonomik durumu olan kişiler ölülerini kiliselerin içine gömerlermiş. Parası olmayan kişiler de böyle mezarlıklara gömüyorlarmış. Fakat 1784 yılında İmparator II.Josef bunu yasaklamış. Mezarlık Stuivenberg denen,şehir merkezinin çok dışında olan bir alana taşınmış. 1795 yılında Antwerpen’in en görkemli katedrali olan Onze Live Vrouwen Katedrali ki, o zaman ufak bir kilise imiş. O kiliseye Fransızlar el koyuyorlar. Bu bölgenin görüntüsüne yeniden şekil veriyorlar. Daha sonra Groenplaats ‘Eşitlikler’ alanı olarak isimlendiriliyor. Burada yapısal olarak bir çok değişiklikler gerçekleşiyor, ta ki, günümüzdeki halini alana dek.


Eldiven Meydanı- Handschoenmarkt.

Onze Live Vrouwen Katedral

Katedral 1352-1521 yıllarında inşaa edilmiş. Bu katedralin inşaası asırlar sürmüş ve burada çalışan işçi aileler nesiller boyu çalışmışlar. Katedral önceleri ufak bir kiliseymiş, daha sonra kilisenin çevresine katedral yapılmış, içerde kalan binayı ise yıkmışlar.
Mimari yapısı gotik olan yapının içi ise barok olarak yapılmış.
Katedralin kulesi 123 m yükseliğe sahip ve 515 merdivenle mevcut. Bu kule Nisan ayının ilk Çarşambası Katedral için hizmet veren resmi rehberler eşliğinde gezilebiliyor. 
Ayrıca Katedralin içinde Rubens'e ait birçok tablo bulunuyor.


Katedral'in kapısı.




              Katedral'in Pelgrim sokağından
              görüntüsü.











                               




Katedral'in Groenplaats'tan bir görüntüsü.




     



                                                


Ne Yemeli-Nerede Yemeli.





Pelgrom Restorant
Pelgrimstraat. 15

Pelgrimstraat. Bu sokakta bir de Pelgrom adında, yeraltında bir restorant var. Kendine özgü birası da bulunan restorant'ta sadece bir şeyler içmek için de gidebilirsiniz. Burası 15.yy kalma bir mahzen. Mumlarla aydınlatılıyor. Tipik Belçika yemekleri bulunuyor.






El Toro Negro- Arjantin Mutfağı.


Et yemeyi tercih ediyorsanız ve gönül rahatlığıyla yiyeyim diyorsanız.
O zaman EL TORO NEGRO'ya gidin derim .

Arjantin mutfağının en lezzetli yemekleri bu restorant'ta. Üstelik Türkçe dahil birçok dilde konuşuyorlar. Yandaki video'dan iç görüntüsü hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
Ayrıca bu restorant Katedral'e yürüyerek 2 dk.

Adresi. Oude Koornmarkt 12



Bu bölgede, Türk mutfağı olarak birçok dönerci ve pizzacı da mevcuttur.

Eğer hızlı bir şeyler yedikten sonra gezmeye devam etmek isterseniz, size Hoogstraat'ta ki, bu sokak El Toro Negro restorantın hemen bir yanı. Orada Belçika friti atıştırabilirsiniz. Az ötesinde Kumpir yapan bir de Türk restorantı var.




Grote Markt

Gelelim Antwerpen'in tam odak noktasına. Brabo heykelinin bulunduğu meydan burası.
Antwerpen şehri ismini mitolojik bir öyküden almıştır. Öykünün sembolü de olan bu heykelin mitolojisi şöyle.
Zamanında buraları Duruon Antigoon adında bir dev işgal etmiş. Bu dev Schelde nehrinin içine girer ve gelip de geçmek isteyen teknelerden haraç istermiş. Eskiden nehirden geçmek isteyen tekneler az bir ödeme yaparak geçerlermiş fakat şimdi bu dev çok daha fazlasını istiyormuş, oda yetmiyor tekne ne taşıyorsa yarısını almak istermiş. Haraç vermeyenlerin ise sağ elini kesermiş. Bu durum halkın canına takt etmiş.  Derken Tongeren Kralı olan Salvus Brabo onu yenmeye ant içmiş. Salvus Brabo öylesine bir kral değilmiş, aynı zamanda Sezar'la da akrabalığı varmış. Günün birinde Schelde'ya gitmiş ve dev'i öldürmüş. Dev'in sağ elini ise haraç aldığı yere yani nehrin ortasına atmış.
İşte o günden sonra şehir 'El Atan' anlamında 'Handen Werpen' olarak isimlendirilmiş. Zamanla bu isim kısaltılarak Antwerpen olmuş. Öykü böyle. Bu meydanda görkemli yapıların yanısıra bir de Belediye binası var. Belediye binasını üstündeki birçok bayraktan tanırsınız. Buradaki binalar ortaçağdan kalma. Dönemin en zengin ve soylu kişileri şehirlerin en gözde yerlerinde bunlar gibi gösterişli yapılar edinirler veya yaptırırlarmış. Belçika Fransa'nın işgali altına girene dek ev numarası kuralı uygulanmazdı. Grote Markt'ta evlerin tepesinde gördüğünüz bu semboller ev numarası yerine kullanılırdı. İnsanlar bu evlere Kartallı ev, tilkili ev vs.. diyerek adlandırlarmış. Meydanda bulunan bu evlerin bazıları başka Avrupa ülkelerinden soylu kişilere ait ise, o ülkenin ve kişinin sembolünü taşırmış. Tabi Napolyon bunlara bir son vermiş ve evlerin hepsine numara sistemi vermiş.






Ulaşım



Antwerpen'den her yöne tramvay veya otobüsle rahatça seyehat edebilirsiniz. Aşağıdaki linkten tramvay hareket şeması linki koydum. Şehrin içinde gezecekseniz tramvayı tercih ediniz. Biletlerinizi Metro girişlerinden edinebilirsiniz.

https://vlotdoorantwerpen.be/assets/pdf/tramnet.pdf




Ayrıca Anterpen'de başka bir sürü aktivite  var. Bisiklet turundan tutun da, otobüs ile şehir turu, diamant otobüsü ile tur vs.. Bunlarla ilgili bilgi edinmeniz için, hepsini tanıtan şehre ait resmi sitesini aşağıda ekliyorum.
https://www.visitantwerpen.be/en/sightseeing-tours-en

Antwerpen City Card edinirseniz, bununla şehir turları ücretsiz, Müzeler, toplu taşıma araçlarını ücretsiz. Bazı araçları düşük fiyata ve bazılarını tamamen ücretsiz edinebilirsiniz.
 Bu kart ile ilgili geniş bilgiyi sitesinde bulabilirsiniz. Linkini aşağıda ekliyorum. Site dili İngilizcedir.

https://citypassguide.weebly.com/antwerp-city-card.html



























donderdag 22 maart 2018

Gent Şehri’ni gezelim. Belçika



Gent Şehri’ni gezelim. Belçika  
                       
Belçika’da beğendiğim en güzel şehir burası diyebilirim. Tarihi yapılarıyla, sanatsal zenginliğiyle, şehri saran iki nehriyle,sokaklarıyla ve insanlarıyla ap-ayrı bir yer. Bu şehir hakkında fikriniz olması için ve de kısa süreliğine gelmişseniz en güzel yerlerini gezebilmeniz için bir gezi yazısı oluşturdum. Gelişi güzel bir fikriniz olsun diye minik bir harita fotoğrafı ekledim. 
Siz yine de Turist İnformation bürosundan bir şehir haritası edinebilirseniz işinize yarar.
Şimdiden iyi gezmeler diliyorum.




Nehir Turu


Öncelikle şehrin dokusunu ve tarihini anlatan, tarihi mekanlar hakkında bilgi veren harika bir nehir turu yapabilirsiniz. Gent’te çeşitli konsepte ve konseptine bağlı olarak fiyatta nehir turları var. Bu turları zamanınıza göre de ayarlayabilirsiniz. Çok zamanınız yoksa kısa süreli bir tur seçme şansınız var. Eğer çok zamanınız varsa ilkin 2 saat sürecek bir şehir turunu yürüyerek yapınız daha sonra nehir turu yaparsınız veya tersini de yapabilirsiniz.
 











Alttaki linkten nehir turu ile ilgili geniş bilgiyi İngilizce bulabilirsiniz
                            



İki Saatlik Şehir Gezisi.


Sint-Niklaas Kilisesi.












Aşağıda verdiğim görülmesi gereken önemli tarihi yerler listesini 2 saatte tamamlayabilirsiniz. Tüm bunları gezip, gördükten bir de nehir turu yaptıktan sonra Gent şehrini fethetmiş oluyorsunuz demektir.

Gent

 16 ve 17. yy kadar zengin bir şehir. 18. yy itibaren bu bir dolandırıcı yüzünden değişiyor. Yani bir şehir bir adam yüzünden zenginliğinden level düşüyor. Kim bu adam. Az sonra aşağıda bu kişi hakın de bilgi vereceğim. Gelelim gezilecek yerlerin listesine. Tabi şehir Flaman bölgesinde olduğu için mekan isimleri de Flamanca. Bu yerleri rahatça bulabilmeniz için adreslerini veriyorum.



Sint-Niklaaskerk, Cataloniestraat, Gent.  Bu sokaktan Korenlei’ye yürüyerek 3.dk

Korenlei’den Groot Vleeshuis’e yürümek ise 2.dk
Groot Vleeshuis’ten Galgenhuis’e yürümek 1dk. Burada nefis bir bira veya sıcak bir şey içebilirsiniz
Galgenhuis’ten de Groentenmarkt’ta (Sebze pazarı) yürüyebilirsiniz. Burası tarihi bir meydan. Pazar kurulmuyor. Eskiden kalmış bir isim. Bu meydanda bir çok tarihi bina bulunuyor. Yürüyerek 1 dk. Groentenmarkt’tan da Designmuseum kadar yürüyebilirsiniz, mesafe 2 dk. Bu çok güzel bir tasarım müzesidir. Oradan da Prinsenhof’a yürüme 8 dakikanızı alacaktır. Burası imparator Karel V’in doğduğu yer. On ait bir de heykel var. Ve Donkere Poortje denen bir de içeriye giriş kapısı var.



Yine aynı yerde Stroppendrager heykeli var.

1539-1540 yıllarında İmparatorun üst düzey gelir sahiplerine, vergi vermedikleri için verdiği bir ceza. Buna göre, o kişilerin boyunlarına idam ipi bağlanarak, yalın ayak şehrin içinden, yalvartarak yürütürlermiş. Hikayesi oldukça uzun. Fakat buna dair bir festival oluşmuş. Her yıl yapılıyor.


Oradan çıkıp Rabot (Live nehri üzerine yapılmış tarihi bir monüment.) Yürüme mesafesi 9 dk. Burayı gördükten sonra devam edin. Brug der Keizerlijke Geneugten varacaksınız. Mesafe 11 dk. Burada Live nehrinin üzerinde Krallık köprüsünü göreceksiniz. Gerçekten şahane. 
Adres olarak Sint-Antoniuskaai bir kenara yazın. Bulamadığınız takdirde, sorun veya haritadan bakınız.

Daha sonraki hedefiniz ise Veerleplein olsun, 7 dk.
Bu yuvarlak meydanın orta kısmında bir de heykel var. Dünya sergileri tasarlayıcısı anısına 1913 Gent.
Tabi bu meydanda tarihi ve çok değerli yapılar var.


Bir sonraki yer Gravensteen
Bulunduğunuz yere 2 dk. 
Gravensteen ortaçağdan kalmış tek şato. 
Perşembe hariç her gün 10:00-18:00 açık.



Şato’dan çıkıp Oude Vismijn’e gidiyoruz.Buraya varış da 2 dk.  
Adres olarak Rekelingestraat 5.
Burası Gent’in en eski balık pazarı. 
Artık balık yok. Restorantlar var fakat
Schelde nehri kıyısında çok güzel bir mekan.


Ve Patershol’a yürüyoruz. Şatodan sonra 5dk sürüyor.
Burası Gent şehrinin ortaçağdan kalma en eski bölgesi. Dar sokaklar, minik evlerle süslü.

Buraları da bir güzel gezdikten sonra çıkıyoruz, Huis van Alijn’e gidiyoruz. 4 dk yürüyoruz. Burası Alijn ailesi tarafından, ailede bir ölüm olayı yaşandıktan sonra
1363 yılında kiliseye bağışlanmış.
Şu anda 20.yy ait güncel hayatı
sergileyen müze, bu ailenin adını taşıyor.
Çok güzel bir yapı.



Geliyoruz Vrijdagmarkt’a.4dk yürümeyle varıyoruz. Burası büyük bir meydan ve ortasında Jacob Van Artevelde’nın heykeli var.Bu meydan Gent’in en eski meydanı.
Birçok tarihi kilise ve yapı var. Heykel ise Gent’te yaşamış olan Belçikalı bir öncüye ait. Fransa İngiltere arasındaki savaşta, Fransa’nın ticaret konusundaki yaptırımlarını yanlış bulmuş ve karşı çıkmış bir lider. Ondan dolayı ticarette yasalar değişmiş.1345 yılında ölmüş.
Bir diğer adı ise Akıllı Adam.  

Sint-Jacobs kilisesi, Stad huis (Belediye binası) ve 18.yy ünlenmiş bir Belçikalı çalgıcı olan Karel Waeri’nin de heykelini görebilirsiniz.

Buradan ayrılıp 16.yy ait binaları görebileceğimiz başka bir meydana doğru yürüyoruz. Adresi Biezekapelstraat Gent. Yerin adı Achtersikkel.Evet, buradaki 16.yy’a ait tarihi binaları gördüyseniz yürümeye devam ediyoruz. 

Geraard de Duivelsteen’a gidiyoruz. 5 dk sonra 13.yy kalma taş bir yapıyla karşılaşacağız. Bu dev yapının sahibi taş ticareti yapan zengin bir ailenin oğlu Geraard, doğuştan kara saçlı ve sihay tenli olduğu için de şeytan lakabı almış. O yüzden soyadı Duivelsteen (Şeytantaş) olarak verilmiş. Bu kişinin oldukça uzun bir öyküsü var. Fakat buradaki amaç binayı gezmek. Tabi merak eden çok olursa hikayesini de ekleyebilirim. Yalnız hikayesi korku film gibi.



Sint-Baafskathedraal



Sint-Baafskathedral’ine gidiyoruz. Bulunduğunuz yer olan Geraard de Duivelsteen’e 3 dk.
12.yy ait bir katedral. Yüksekliği 86m. Sürekli yapılaşmayla günümüzdeki halini almış. Mimarisi rönesans, barok ve klasik tarzda.
İçerde ayrıca Jan Van Eyck’a ait ‘Tanrı’ya kuzu sunma’ temalı eseri var. Bu ressam aynı zamanda Rubens’in de öğrencisi olmuş.

Katedral her gün açık.
fakat saat 13:00 ile 18:00 arası gezebiliyorsunuz. Diğer saatler dua edenlere ayrılmış.
 Katedral kapanmadan 15dk öncesine dek restore edilmiş olan eserleri görebiliyorsunuz. Daha sonra bu eserler yerlerinden çıkartılıp, kaldırılıyormuş.
Kilise bileti, 4€. Girişte alabiliyorsunuz.
Gent şehrinde yüksek 3 kuleye sahip kiliselerden birisi. Diğer ikisi, Sint-Niklaaskerk ve Belfort. 


Belfort
Bu katedral ortaçağ döneminde, halkın
gücünü ve ortaçağ döneminde şehrin
zenginliğinin sembölüymüş. Özellikle 95 m
yüksekliğindeki külesi bunun güçlü bir simgesi olmuş.
Kuleye çıkmak pek kolay değil fakat bunu başardığınızda
Gent şehrinin ve iki nehrin birleştiği yeri net bir şekilde
görme şansı elde etmiş olacaksınız.
Katadrelin,  1313 yılında yapımına başlanmış fakat tam bitişi
19.yy bulmuş. Kilise en üstte duran ejderhasıyla ünlü.
10:00-18:00 arası gezebilirsiniz.
Giriş: 8€

Buradan da Stadshal'e gidiyoruz. Son derece
modern bir yapı. İçinde restorantlar var. Burada sıcak
bir şeyler yiyebilirsiniz veya dinlenmek için bir şeyler
içebilirsiniz.



Mammelokker.

Hazırsanız, Mammelokker’e gidiyoruz. Bulunduğunuz yere çok yakın.
Eskiden şehrin hapisanesi olan bu binanın üzerine 17.yy yapılmış bir kapartma dikkatimizi çekecek. Bu kabartmada, bir kadın yaşlı bir adama memesinden süt veriyor. Hikayesi şöyle.Gent’li bir kişi ağır bir suç işlemiş ve aç bırakılma cezasına çarptırılmış.Adam şehir hapisanesine atılmış. Adamın kızı, babasını her gün bir defa görmek için yalvarmış. Kıza izin verilmiş, yiyecek hiç bir şey götürmemesini şart koşmuşlar. Aradan bir ay geçmiş ve herkes adamın hala yaşıyor olmasına hayret etmiş. Hakim bu durumu şüpheli bulmuş ve kızın babasını ziyarete geldiği saatlerde izlenmesini salık vermiş. Kızın bir sonraki ziyaretinde gardiyan gizlice kızı izlemiş ve bakmış ki, kız babasına göğsünden süt içiriyor. Bu durum hakime haber verilince, hakim ‘anca kendi gözlerimle görürsem inanırım’ demiş. Bir sonraki ziyarette kızın yaptığını kendi gözleriyle görmüş ve daha sonra kızı huzuruna getirtmiş.
‘Babana, göğsünden nasıl süt verirsin?’ diye kızmış. Kız hakimin önünde diz çökmüş ve demişki ‘Tanrı’ya güvenerek yaptım bunu.’
Bundan sonra hakim yaşlı adamı affetmiş ve bu taşı yaptırmış.






Klokke Roeland
İlginç öyküsü olan rölyeften sonra şehrin en büyük çanı olan Klokke Roeland’a gidiyoruz. Bu dev çan 1660 yılında Roeland Satlerinden dökülmüş. Çan  1914 yılında çatlamış. Çıkardığı ses de beğenilmiyormuş ve hal böyle olunca, alıp yeniden dökümünü yapmışlar. Çan 180.000€ maal olmuş. Bunu yeniden katedrallerden birisine asmak istemişer fakat tarihi miras vakfı kabul etmemiş. Çan bir türlü yerini bulamamış ve oradan oraya sürünmüş. Sonunda Klein Türkiye ‘küçük Türkiye’ denen Türklerin yerleşim yerine yakın bir yer seçilmiş. Türkler buna, çok ses çıkartır diye itiraz etmişler. Çan ahşap kalaslar arasında asılıymış. Sonradan bu kalaslar çok ses çıkmasını engellemiyor diye beton bir yapıyla değiştirilmiş. Şimdi çan bu modern beton yapının içinde sessizce duruyor. Yeri Sint-Nikalaaskerk. Kilisenin yanında yani Emile Braunplein denen yerde sergileniyor.


Metselaarhuis
Bulunduğunuz yere çok yakın, Metselaaarhuis var. Türkçesi ‘duvarcı ustası evi’. Bina aslında 13,yy ait olsa da zamanla çok fazla sökülüp yapıldığı için 16,yy olarak geçiyor. Yapının tepesinde 6 dans eden figür rüzgarda dans ediyor. Adını ise 1526 yılında ünlü bir duvarcı ustası olan Christoffel Vanden Berghe binayı yeniden elden geçirdiği için alıyor. Bu bina sürekli açıkmış. Ücretsiz gez ebilirsiniz. 


Korenmarkt
Burası 10.yy kalma bir meydan. Meydan çevresi tarihi binalarla çevrili ve restorantlar bulunmakta. Buradaki restorantlardan birisinde Belçika mutrağını deneyebilirsiniz. Belçika mutfağından en tanınan şeyler, fırında witlof ve mossel (midye) Midye beyaz şarap ile hazırlanır. Witlof ise fırında kaşar ve orta kısmında ise jambon konulur. Jambon tercih etmiyorsanız. Midye ve frit öneririm. Buradan sonra nehir boyunca bot turu yapabilir veya 17.yy sonuna doğru Gent şehrinin ekonomisini sarsmış olan zatın heykelini görmeye gidebilirsiniz. Heykel Lieven Bauzensplein’de bulunuyor. Olduğunuz yere yürüyerek 5dk.







Lieven Bauzens

Lieven Bauzens kimdir?

 Gent şehrinde zengin bir ailenin tek oğlu olarak doğmuş. Babası onu İngiltereye eğitim için göndermiş, o da orada eğitimini tamamladıktan sonra keten dokumayla ilgilenmiş. Çok sonra, İngilterede bir keten dokuma fabrikası açmış ve Napolyon’un yasaklarına rağmen keten dokuma makinalarını Belçika’ya kaçak getirmiş. (Belçika’ya ilk keten dokuma makinasını getirmiş kişi ünvanına sahip)  Belçika’da da fabrika açmış. 

Ailece bu dokumalardan dolayı Gent şehrinin en güçlü ismi olmuşlar. Makinanlar kaçak getirildiği halde Napolyon’un da koruması altına girmişler.
1800-1801’de Gent şehrinin Belediye başkanı olmuş. Ayrıca klise malzemelerinin satışından da zenginliğine zenginlik katmış. Daha sonra Fransız bir iş adamıyla ortak olmuş fakat işler umduğu gibi gitmemiş. Kayıplar üst üste gelmiş. Napolyon devreye girip ona, devletin kasasından kredi verilmesini sağlamış. Bu kredi de onu kurtarmayınca, işini gücünü toparlayıp Fransa’ya gitmiş. Orada toparlanmaya çalışmış ve 1822 yılında ölmüş. Paris’in ünlü mezarlığı Pere Lachaise' ye gömülmüş.
Belçika işçi kesimi bu kişiyi pek sevmez. Çünkü keten dokuma makinası getirdiğinde işçilere büyük bir kötülük yapmış. İşsizliğe ve sefalete neden olduğu söyleniyor.




Müzeler



Museum voor Schone Kunsten Gent

Bu müze Gent’in en eski müzesi. Ortaçağdan 20.yy ortalarına kadar olan eserler sergileniyor. Sergilenen eserler, resim, heykel, rölyef ve oymalar, duvar halıları.
Açılış saatleri: Salı’dan Cuma’ya 9:30’dan 17:00 kadar açık.
Haftasonu ve bayram günleri ise 10:00’da 18:00 kadar açık.
Belçikada müzeler genelde Pazartesi günleri kapalıdırlar.

Giriş ücretli.
Müzeyi gezmek: Yetişkinler için 8€
65 yaş kartı olanlar için 6€
19-25 arası gençler için ise 2€
Adresi: 
Fernand Scribedreef 1, 9000 Gent
Korenmarkt’a yürüyerek 26 dk.
Otobüs veya tramvay ile de gidilir.



Tasarım Müzesi

Bu müzede Belçika tasarımları ve uluslararası tasarımlar sergilenmekte. Bunun yanı sıra güncel sergiler de yapılıyor.
Açılış Saatleri: Müze Çarşambaları hariç her gün açık.
Hafta içi:        9:30-17:30 araları açık.
Haftasonu:    10:00-18:00 arası açık.
Giriş fiyatları: Yetişkinler için 10€
                        65 yaş üstü için 6€
                        Gençler için ise 2€
Adresi:           Jan Breydelstraat 5
9000 Gent  (Burası yukarda verdiğim gezi listesinin içinde)



Citycard Gent

Bu kart iki seçenekten oluşuyor. Birisi 48 saat geçerli ve 30€. Diğeri ise 72 saat geçerli. Bu karta dahil olanlar ise Gent’in önemli müzelerini için geçerli, Tarihi yapılara giriş için, rehberli nehir turu için, otobüs veya tramvay için, hop on hop off su tramvayı için geçerli.
72 saatlik Citycard içinde. Yukardaki her şey ve artı 1 günlük bisiklet kiralama var.
Cirycar hakkında daha fazla bilgiyi ingilizce olan aşağıdaki linki tıklayarak alabilirsiniz. Bu kart Müzelerde de satışa sunuluyor!


woensdag 21 maart 2018

VİNCENT VAN GOGH KÖYÜ- Noord-Brabant. Nuenen.

VİNCENT VAN GOGH KÖYÜ- Noord-Brabant. Nuenen. HOLLANDA.

Aslında bu köye gelmeyi hep çok istemiştim. Fakat bir türlü planlayamamıştım. Her yıl, bir kaç günümüzü geçirdiğimiz Hotel Carlton De Brug ki, otel  Mierlo’da. Lobide, çevrede neler yapılır diye bir kaç broşüre göz atarken, Van Gogh’un köyüne fazla uzak olmadığımızın bilgisine rastladım. ‘Tamam, buraya gidiyoruz’ diye geçirdim aklımdan. Yanımızda çocuklarımız vardı. Neyseki  artık küçük değildiler. Kaldığımız otel ise, hem çocuklar hem de yetişkinler için harika bir yer. Birçok aktiviteye sahip. Bowling, fitness, yüzme, futbol, tenis ve yine lobide bulunan büyük bir satranç oyunu gibi.
Yani, çocuklar buraya bayılıyorlar. Tabi, son derece güvenilir ve aile ortamının olduğu bir otel.
 Eşime Van Gogh köyünden bahsettim. O da fikrimi onayladı ve çocuklarla konuşup, onları otelde bırakıp çıktık. Bizimle gelmek istemediklerini de ekleyeyim.  (Bizim çocuklar 14 ve 16 yaşında. Daha ufak yaştakileri bence bırakmayınız!)







  Köy
 Nuenen köyü bölgenin en büyük köyü olsa da, gezmeye başladığınızda o kadar da büyük olmadığını anlıyorsunuz. Yani bölgenin büyük bir kısmı tarlalarlardan oluşuyor. Köyün merkezi ise şirin mi şirin. Van Gogh’un doğup büyüdüğü ve sonra terk ettiği yer. Tabi daha sonra bir yıllığına buraya dönüyor ve baba ocağına yerleşiyor. Döndüğü yıl kardeşi Teo’ya bir mektup yazıyor. ‘ Eserlerimden bahsedecek olursak, geçen her gün benim için daha da verimli oluyor. İçim kıpır kıpır, adeta 20 yaşında gibi hissediyorum’ diyor. Sanatçı böyle hissederken, köylüler onun adını çoktan deliye çıkartmışlar. Köyden ayrıldığı yıl, onun gitmesine sevinmişler fakat geri gelmesi de huzursuz etmiş köylüleri. Oysa Van Gogh’un köylülere zarar verdiğine dair hiç bir bilgi yok. Horlanmış, ötelenmiş ve adı köy delisine çıkmış. Bu köyde öyle garip bir duygu var ki, sanki her an bir yerde Van Gogh hasır şapkasıyla karşınıza çıkacak gibi. Babası köyün Papazıymış. Görev yaptığı kilise hala köy merkezinin içinde. Yapının önünde Van Gogh’un bu kiliseyi hangi perspektivden bakarak çizdiğine dair, karton bir pencerecik koymuşlar. Ayrıca kilise ve papazı hakkında da bilgi mevcut. Van Gogh öldükten sonra ünlenince tüm eserleri var olan akrabalarına miras olarak kalmış. Neredeyse tüm sülale onun eserlerinin sergilendiği müze gelirlerinden geçiniyorlar. Sanatçıya nasıl davrandıklarını öğrenince, bu mirası hiç hak etmediklerini düşünüyor insan. Nuenen köyünde sanatçı adına açılmış olan müze ise doğduğu evin tam karşısında. Müzedeki çalışanlardan edindiğimiz bilgiye göre, Van Gogh’un doğduğu ev bir başkası tarafından satın alınmış ve satmayı red ettiği için de müze yapılamamış. Sülale gezdiğimiz binayı alıp müzeye dönüştürmüş. Burada onunla ile ilgili tüm bilgiyi detaylı bir şekilde edinebiliyorsunuz. Doğrusu, Amsterdam’da gezdiğim Van Gogh Müzesi bu kadar donanımlı değildi.
 


  Yemek
 Müzeyi gezdikten sonra çıktık, köyün içini de yürüyerek turladık. Hava serin fakat güneş ışıl ışıldı. Mart’ta olmamıza rağmen havada yaz kokusu vardı.
Bir an Vah Gogh’un tarlalarını hayal ettim. Tabi, köyde sonradan villa türü evler çoğaldığı için eski halini hayal etmek pek kolay değil. Yine de sonradan yapılan evler köye estetik bir güzellik  katmış diyebiliriz.
 Daha sonra köyün merkezine geri dönüp, bir Çin restorantında yemek yedik. Merkezde yemek seçeneği çok. ‘Türk mutfağı isterim’ derseniz, o yok. Bence buraya kadar gelmişseniz Hollanda yemekleri tadınız. Özellikle peynir ve şarap içmeden gitmeyiniz derim.

Otel 
Araba kiraladıysanız, köyün çevresinde kalabileceğiniz birçok rahat,temiz,şık otel mevcut. Yine de bu otellerin en ucuz, iki kişilik odası 50€’dan aşağı değil.
Hotel Carlton De Brug Mierlo’da kalarak hem otel içindeki aktivitelerden yararlanabilirsiniz, hem de Mierlo merkezini ve diğer köy merkezlerini gezebilirsiniz.
https://www.carlton.nl/en/hotel-de-brug-mierlo 
Veya www.Booking.com sitesinden size en uygun oteli rahatlıkla bulabilirsiniz.

Bu civarda, araba kiralamadığınız taktirde otobüslerle verimli bir gezi yapmak pek mümkün görünmüyor. O yüzden bir araç kiralamanızı tavsiye ediyorum.




Araç
 Araba ile, bulunduğumuz yer olan Arkweg-Mierlo ve Van Gogh Köyü, Nuenen arası 10 km idi. Bizim bulunduğumuz yerden köye gitmek için tek vasıta araba fakat Mierlo merkezinden Van Gogh köyüne giden otobüs vardır. Bu bölgeyi gezmek isteyenlere de araba kiralamalarını öneriyorum.
Daha detaylı bir şekilde gezebilirler.
Hollanda’da araba kullanmak ise çok rahattır. Yalnız bisiklet yollarına dikkat etmek gerekiyor çünkü aşırı derecede fazla bisiklet sürücüsü var!